bugün
- kızların tipe bakmadığı gerçeği22
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek25
- insanlar melek mi şeytan mı9
- bir kadın nasıl tavlanır15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz36
- sözlük kızlarının saç rengi9
- icardi190522
- düşün ki o bunu okuyor8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi19
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- anın görüntüsü9
- iğrenç bir his tarif et33
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- en yaşlı özelliğiniz18
- hemşire kızlar nasıl oluyor24
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün10
- fake hesabım için nick önerileri9
- emmanuel emenike16
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- ahirette sorulacak ilk soru8
entry'ler (104)
türkan şoray filmlerinden birinde kendisi bile itiraf etti, dansın nasıl yapıldığını kimse bilmiyor.
-hadi sen de gel dansa.
-ah, yok ben bu yeni dansı bilmiyorum.
-hahaha, sorun değil şekerim zaten biz de bilmiyoruz, müziğe uymaya çalışıyoruz.
ediz hun ve türkan şoray arasında geçen bir diyalogtur.
-hadi sen de gel dansa.
-ah, yok ben bu yeni dansı bilmiyorum.
-hahaha, sorun değil şekerim zaten biz de bilmiyoruz, müziğe uymaya çalışıyoruz.
ediz hun ve türkan şoray arasında geçen bir diyalogtur.
ayna nöronların, insan beyninde konuşmadan sorumlu olan bölgede bulunması, konuşmanın başkalarının hareketlerini algılama, anlama ve taklit etme ile başladığı düşüncesine temel oldu. vücut dili kavramının buraya dayandığı düşünülebilir.
ayrıca güncel bir konu olan empati duygusunu da bilimsel bir düzeyde açıklamak için ayna nöronlar kullanılıyor. ayna nöronların uyarılmasıyla ortaya çıkan enerjinin biyoelektromanyetik dalgalar şeklinde açığa çıkması, başka bir kişideki alıcı nöronlara ulaşmasıyla "taklit" yani verici insanın algıladığını algılama durumu görülür. ayna nöronlar bu yönüyle de bilimsel açından oldukça ilgi çekicidirler ve hala bu konu üzerinde bir çok çalışma yapılmaktadır.
ayrıca güncel bir konu olan empati duygusunu da bilimsel bir düzeyde açıklamak için ayna nöronlar kullanılıyor. ayna nöronların uyarılmasıyla ortaya çıkan enerjinin biyoelektromanyetik dalgalar şeklinde açığa çıkması, başka bir kişideki alıcı nöronlara ulaşmasıyla "taklit" yani verici insanın algıladığını algılama durumu görülür. ayna nöronlar bu yönüyle de bilimsel açından oldukça ilgi çekicidirler ve hala bu konu üzerinde bir çok çalışma yapılmaktadır.
istanbul üniversitesi ö.k.m. müzik kulübündeki müzisyen öğrencilerin oluşturduğu müzik topluluğu.
"sesler ve düşler müzik topluluğunun geçmişi, istanbul üniversitesi ö.k.m. müzik kulübünde bir araya gelen müzisyen öğrencilerin yürüttüğü çalışmalara dayanıyor. neredeyse 15 yıldır sosyal içerikli şarkıda yaşanan tıkanmışlık ve üretimsizlik sarmalının ortasında yeni bir şeyler yaratmanın mütevazı çabasıyla şekillenen grubun çalışmaları birkaç senedir tematik konserler dizisiyle (arap şarkıları, hapishane türküleri, şairler ve şarkılar, dünya devrim şarkıları, filistin şarkısı) sürüyordu. grup yoluna sesler ve düşler olarak devam ediyor."
"sesler ve düşler müzik topluluğunun geçmişi, istanbul üniversitesi ö.k.m. müzik kulübünde bir araya gelen müzisyen öğrencilerin yürüttüğü çalışmalara dayanıyor. neredeyse 15 yıldır sosyal içerikli şarkıda yaşanan tıkanmışlık ve üretimsizlik sarmalının ortasında yeni bir şeyler yaratmanın mütevazı çabasıyla şekillenen grubun çalışmaları birkaç senedir tematik konserler dizisiyle (arap şarkıları, hapishane türküleri, şairler ve şarkılar, dünya devrim şarkıları, filistin şarkısı) sürüyordu. grup yoluna sesler ve düşler olarak devam ediyor."
hızlı olayım derken aslında boş bir hayat yaşamanın süslü bir kılıfa oturtularak ifade edilmesidir. ayrıca yakışıklılık kısmı da muhtemelen yalan olur çünkü insan vücudu hızlı yaşamaya programlı değildir, vaktinden önce kırışıklar, eskimeler oluşur bedende. aynı hesaba gelir.
birlikte uyunduğunda horlaması bile rahatsız etmeyen kişi olsa gerek sevgili.
insanlarda çadırlarla konuşma, keçilerle kavga etme gibi kalıcı yan etkiler bırakan kitap
douglas noel adams'ın isminin kısaltması
insan sağlığı için çok önemli olan bir yağ asididir. insanların bu maddeyi üretebilme yeteneği olmadığı için dışarıdan alınmak zorundadır. ve pek bilinmese de tereyağında da bulunur.
düşe kabin isimli grubun güzel parçası.
büyükler gerçekten de, gerçekten de çok tuhaflar dedi kendi kendine küçük prens.
uzak diyarlardaki dosttur.
alıntıdır;
gece harika bir dolunay olması; anlık bir gaza gelmeyle yapılması ve dolayısıyla bikinilerin üstlerde olmaması sonucu giysilerin oracıkta çıkarılıp iç çamaşırlarıyla girilmesi; yanınızda en çok eğlendiğiniz arkadaşlarınızın olması ve sürekli bir kahkaha atma hali içerisinde olunması; denizin hemen dibindeki barda gayet akademik ve sosyetik bir kesimin oturup sakince içkilerini yudumluyor olmasına ve sesinizi duymasına rağmen karanlık nedeniyle sizi görememesi (görmüş de olabilirler aslında); çıkışta eldeki giysilerle iç çamaşırlarını kapatmaya çalışarak (bikini varmış izlenimi) o "elit" kesimin arasından dört kız bir erkek olaraktan geçilip gidilmesi; alınan keyfi arttırıcı etkenlerdendir ve hayatınız boyunca unutulamayacak bir hatıra olarak aklınızın bir köşeciğine yerleştirir o geceyi..
dipnot: herşey "yakamoza dokunup dilek dileyince gerçekleşiyormuş!" diyerek bizi denize doğru yönlendiren sinsi arkadaş yüzünden oldu.. ne çok dileğimiz varmış ki dokunmakla yetinemedik..
anarquianın dipnotu: buradaki sinsi arkadaş belki ben olabilirim ama istediği kadar sinsi desin arkadaşımı özlemişimdir.
alıntıdır;
gece harika bir dolunay olması; anlık bir gaza gelmeyle yapılması ve dolayısıyla bikinilerin üstlerde olmaması sonucu giysilerin oracıkta çıkarılıp iç çamaşırlarıyla girilmesi; yanınızda en çok eğlendiğiniz arkadaşlarınızın olması ve sürekli bir kahkaha atma hali içerisinde olunması; denizin hemen dibindeki barda gayet akademik ve sosyetik bir kesimin oturup sakince içkilerini yudumluyor olmasına ve sesinizi duymasına rağmen karanlık nedeniyle sizi görememesi (görmüş de olabilirler aslında); çıkışta eldeki giysilerle iç çamaşırlarını kapatmaya çalışarak (bikini varmış izlenimi) o "elit" kesimin arasından dört kız bir erkek olaraktan geçilip gidilmesi; alınan keyfi arttırıcı etkenlerdendir ve hayatınız boyunca unutulamayacak bir hatıra olarak aklınızın bir köşeciğine yerleştirir o geceyi..
dipnot: herşey "yakamoza dokunup dilek dileyince gerçekleşiyormuş!" diyerek bizi denize doğru yönlendiren sinsi arkadaş yüzünden oldu.. ne çok dileğimiz varmış ki dokunmakla yetinemedik..
anarquianın dipnotu: buradaki sinsi arkadaş belki ben olabilirim ama istediği kadar sinsi desin arkadaşımı özlemişimdir.
tom robbins'in ilk romanıdır. bir çingene ve bir 'dahi' davulcunun bambaşka hayatını anlatır. özendirir. iyi hissettirir. vs.
bir de alıntı yapayım;
aksanlı bir vuruş, bir ya da daha fazla aksansız vuruşla bağlantılı çalındığında ortaya ritmik bir birim çıkar. ritim, enerjinin sürekliliğine dair olan her şeydir. insanın yaşadığı hayatın niteliği, enerji girdisi ve çıktısı üzerinde kurabildiği ritmik yapıya bağlıdır. enerji eşittir kütle çarpı ışık hızının karesi. thoreau, insanların 'farklı davulcular'ı duymasından bahsettiğinde einstein, onun ne demek istediğini anlamıştı.
arada bir, can sıkıldıkça okunmalıdır. iyi gelir.
bir de alıntı yapayım;
aksanlı bir vuruş, bir ya da daha fazla aksansız vuruşla bağlantılı çalındığında ortaya ritmik bir birim çıkar. ritim, enerjinin sürekliliğine dair olan her şeydir. insanın yaşadığı hayatın niteliği, enerji girdisi ve çıktısı üzerinde kurabildiği ritmik yapıya bağlıdır. enerji eşittir kütle çarpı ışık hızının karesi. thoreau, insanların 'farklı davulcular'ı duymasından bahsettiğinde einstein, onun ne demek istediğini anlamıştı.
arada bir, can sıkıldıkça okunmalıdır. iyi gelir.
yediği dayaktan dolayı vücudunda endorfin salgılanıp rahatlamış olan çocuktur.
http://www.universitekonseyleri.org dan alıntı
evrimle böyle başedilemez
yiğit bulut gazetecilik etiğini çiğniyor ancak
evrimle böyle başedilemez
darwinin türlerin kökeni eserinin yayımlanmasının 150. yılında evrim kuramına yapılan saldırılara her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. bilim dünyası, harun yahyanın yaratılış atlasının ardından bugün de yiğit bulutun evrim manifestosu ile karşı karşıya.
yaşam bilimlerin en temel unsurlarından biri olan evrim kuramı bugün varlığı tartışılan ya da bir inanç sistemine indirgenen bir konu değil, üzerine binlerce bilim insanının çalışmalar yaptığı, aradan geçen 150 yıl boyunca bilimin yoğun sorgulamasından başarıyla çıkan ve yeryüzündeki canlı çeşitliliğini en iyi şekilde açıklayan bilimsel kuramdır. evrimsel bilgi birikimi, tıp, tarım, doğal hayatı koruma gibi çok çeşitli alanlarda bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önünü açmaya devam etmektedir.
evrim kuramı ile ilgili elbette daha fazla makale üretilecek, yeni araştırma sonuçları yayımlanacaktır. fakat köşe yazarı yiğit bulutun bu konuda yazdıkları en iyimser ifadeyle öncelikle gazetecilik etiğine aykırı bir durumdur. evrim kuramı ile ilgili bilgileri çok zayıf olan, yazılarında yer yer bütünüyle yanlış ifadelere ve akıl yürütmelere yer veren bulut okurlarını yanlış yönlendirmektedir. toplumdaki her bireyin bilimle ilgilenmesi, bilimin daha geniş toplumsal kesimlere ulaşmasının sağlanması çok önemlidir ancak şahsi ilgi ve inançlardan yola çıkarak bilimsel manifesto yayımlanması kabul edilemez.
yiğit bulut ve kimi başka köşe yazarları yazılarıyla bilime ve insanlığın yüzlerce yıllık birikimi sayesinde yaşanan ilerlemeye saldırmaktadır. onlara verilecek en anlamlı yanıt ise bilim insanları ve eğitimcilerin bilimi toplumsallaştırmak ve içine sürüklenmekte olduğumuz karanlığı aşmak için göstereceği çaba olacaktır, ancak bu sayede hiçbir bilgiye sahip olmaksızın ahkam kesenler susacaktır.
evrimle böyle başedilemez
yiğit bulut gazetecilik etiğini çiğniyor ancak
evrimle böyle başedilemez
darwinin türlerin kökeni eserinin yayımlanmasının 150. yılında evrim kuramına yapılan saldırılara her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. bilim dünyası, harun yahyanın yaratılış atlasının ardından bugün de yiğit bulutun evrim manifestosu ile karşı karşıya.
yaşam bilimlerin en temel unsurlarından biri olan evrim kuramı bugün varlığı tartışılan ya da bir inanç sistemine indirgenen bir konu değil, üzerine binlerce bilim insanının çalışmalar yaptığı, aradan geçen 150 yıl boyunca bilimin yoğun sorgulamasından başarıyla çıkan ve yeryüzündeki canlı çeşitliliğini en iyi şekilde açıklayan bilimsel kuramdır. evrimsel bilgi birikimi, tıp, tarım, doğal hayatı koruma gibi çok çeşitli alanlarda bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önünü açmaya devam etmektedir.
evrim kuramı ile ilgili elbette daha fazla makale üretilecek, yeni araştırma sonuçları yayımlanacaktır. fakat köşe yazarı yiğit bulutun bu konuda yazdıkları en iyimser ifadeyle öncelikle gazetecilik etiğine aykırı bir durumdur. evrim kuramı ile ilgili bilgileri çok zayıf olan, yazılarında yer yer bütünüyle yanlış ifadelere ve akıl yürütmelere yer veren bulut okurlarını yanlış yönlendirmektedir. toplumdaki her bireyin bilimle ilgilenmesi, bilimin daha geniş toplumsal kesimlere ulaşmasının sağlanması çok önemlidir ancak şahsi ilgi ve inançlardan yola çıkarak bilimsel manifesto yayımlanması kabul edilemez.
yiğit bulut ve kimi başka köşe yazarları yazılarıyla bilime ve insanlığın yüzlerce yıllık birikimi sayesinde yaşanan ilerlemeye saldırmaktadır. onlara verilecek en anlamlı yanıt ise bilim insanları ve eğitimcilerin bilimi toplumsallaştırmak ve içine sürüklenmekte olduğumuz karanlığı aşmak için göstereceği çaba olacaktır, ancak bu sayede hiçbir bilgiye sahip olmaksızın ahkam kesenler susacaktır.
kulaklıkları takıp müzikle yolculuk edenler bir süre sonra bütün şarkıları ezberler, herhangi bir ortamda iyi havası olur.*
her defasında insana hayatındaki en sevdiği arkadaşını, dostunu hatırlatan şarkı. arada sorunlar çıkar bazen, devamlı anlaşılacak diye bir durum olamaz. o zamanlarda bu şarkı dinlenip, mutluluk depolanır ve kimse kimseyi kırmaz daha fazla
we're just dancing, we're just hugging,
singing, screaming, kissing, tugging
on the sleeve of how it used to be
we won't stop until somebody calls the cops
and even then we'll start again and just pretend that
nothing ever happened
we're just dancing, we're just hugging,
singing, screaming, kissing, tugging
on the sleeve of how it used to be
we won't stop until somebody calls the cops
and even then we'll start again and just pretend that
nothing ever happened
juno soundtrackte kimya dawsonun söylediği eğlenceli şarkı.
the flower said, "i wish i was a tree,"
the tree said, "i wish i could be
a different kind of tree,"
the cat wished that it was a bee,
the turtle wished that it could fly
really high into the sky,
over rooftops and then dive
deep into the sea.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and the flower
would be its offering
of love to the desert.
and the desert,
so dry and lonely,
that the creatures all
appreciate the effort.
et le jackalope a dit
je voudrais être un yéti
pour voler dans la nuit
et m'en aller loin d'ici
mais le yéti a dit
je voudrais être un monstre marin
pour pouvoir rentrer dans la mer
de tous les requins.
[translation:
and the jackalope said
"i want to be a yeti
to steal into the night
and go far away from here"
but the yeti said
"i want to be a sea monster
and dive into the sea
of all the sharks."]
and the rattlesnake said,
"i wish i had hands so
i could hug you like a man."
and then the cactus said,
"don't you understand,
my skin is covered with sharp spikes
that'll stab you like a thousand knives.
a hug would be nice,
but hug my flower with your eyes."
the flower said, "i wish i was a tree,"
the tree said, "i wish i could be
a different kind of tree,
the cat wished that it was a bee,
the turtle wished that it could fly
really high into the sky,
over rooftops and then dive
deep into the sea.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and the flower
would be its offering
of love to the desert.
and the desert,
so dry and lonely,
that the creatures all
appreciate the effort.*
the flower said, "i wish i was a tree,"
the tree said, "i wish i could be
a different kind of tree,"
the cat wished that it was a bee,
the turtle wished that it could fly
really high into the sky,
over rooftops and then dive
deep into the sea.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and the flower
would be its offering
of love to the desert.
and the desert,
so dry and lonely,
that the creatures all
appreciate the effort.
et le jackalope a dit
je voudrais être un yéti
pour voler dans la nuit
et m'en aller loin d'ici
mais le yéti a dit
je voudrais être un monstre marin
pour pouvoir rentrer dans la mer
de tous les requins.
[translation:
and the jackalope said
"i want to be a yeti
to steal into the night
and go far away from here"
but the yeti said
"i want to be a sea monster
and dive into the sea
of all the sharks."]
and the rattlesnake said,
"i wish i had hands so
i could hug you like a man."
and then the cactus said,
"don't you understand,
my skin is covered with sharp spikes
that'll stab you like a thousand knives.
a hug would be nice,
but hug my flower with your eyes."
the flower said, "i wish i was a tree,"
the tree said, "i wish i could be
a different kind of tree,
the cat wished that it was a bee,
the turtle wished that it could fly
really high into the sky,
over rooftops and then dive
deep into the sea.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and in the sea there is a fish,
a fish that has a secret wish,
a wish to be a big cactus
with a pink flower on it.
and the flower
would be its offering
of love to the desert.
and the desert,
so dry and lonely,
that the creatures all
appreciate the effort.*
ismi afrika kökenli bir dilde 'sessizlik' anlamına geliyormuş. the moldy peaches üyesi değişik sesli şarkıcı. solo albümleri de vardır. juno filmindeki müzikleriyle sevdirmiştir kendisini.
(bkz: loose lips)
(bkz: so nice so smart)
(bkz: tree hugger)
(bkz: loose lips)
(bkz: so nice so smart)
(bkz: tree hugger)
hayatın bir çok farklı döneminde farkedilmiş, hissedilmiş gerçeklerin hepsini şarkılara yansıtmayı başarabilmiş süper-insanlardan oluşan grup. müzikleri bittiğinde karanlığa sürükler.
sözleri basittir aslında. ama ne yapman gerektiğini biliyorsun deyip insanı rahatlatır. gerçekten de ne yapmam gerektiğini biliyorum dedirtir.